27 Şubat 2014 Perşembe

2014 YILI İLK POLEN GELİŞİ VE DOĞA

Crocus ancyrensis

2014 yılının ilk çiçek açan bitkisi botanik aleminde Crocus ancyrensis olarak bilinen Ankara çiğdemi oldu. 21.01.2014 Kovanlarıma ilk polen geliş tarihidir ve gelen polenlerin tamamı Ankara çiğdeminden gelmişti. 


2013 Aralık ayı ülkemiz için oldukça soğuk geçti hatta bir kolonimi aralık ayı içinde kaybettim.Ancak ocak ayı soğukları devam ettirmedi lodosun etkisiyle kışın ortasında 15 C üzerinde ısıları gördü. Tabi ki bizim arılar bu havaları affetmez. Kışın ortası olsa bile. :D 


Milli servetimiz. Dünyada ki üretilen genetiği değiştirilmiş çiğdemlerin temel genetik yapısını oluşturur. En erken yurt dışına kaçırılan gen kaynağımız. Aşağıda paylaştığım video da ayrıntılı olarak anlattım. 

Hemen kültüre almak için bir kaç örnek topladım. Aynı samanda safran üreticisi de olduğumdan crocus yetiştirmede tecrüben var. Umarım başarılı bir şekilde kültüre alma işlemini gerçekleştirebilirim. 



Ankara çiğdeminden gelen polen portakal sarısı rengindeydi. Geliş zamanı bakımından ilk posta yavruların çalışılması için ağız sütü niteliğindeydi. 


Toplamış olduğum örnekleri usulüne uygun olarak yeni alanlarına diktim. Kültüre alma işlemim başarıya ulaşırsa Ankara'nın tüm parklarını bu çiçekle donatabiliriz.


İkinci polen kaynağı ise Arap Sümbülüydü ( Muscari).Siyah polen kaynağı ancak çok fazla miktarda bu polenden çekmedi arı. 


Ocak ayı içerisinde arılığımın alttan görünüşü.Fotoğraftaki çam ağacının orada arılar. 


Yazıköy arazisinden vadiye bakış bir kaç km aşağıdan araç çayı akıyor.Genelde filyos çayı olarak bilinir.  


Ankara çiğdeminden sonra ağız sütü niteliğindeki ikinci güzel polen kaynağı fındık idi.. Kovana çekilme zamanı olarak üçüncü, miktar olarak ise ,birinci çekilen polen fındıktan oldu. 

Polen için fındık çiçeğine hamle yapan arı. 


Polen toplamakta. 


Fındıklar bu yıl bol çiçekli. Arılarımız şubat aynıda on numara polen çekti yavruya yattı. 


Tek fotoda üç arı. 


Uçan arıyı tam altından yakalamışım papuçlarındaki polenler gayet net gözüküyor. 


Ballı babaların gelişimi Ocak ayında başladı yalnız tam manasıyla çiçek popülasyonu mart ayı içerisinde gerçekleşecek.


Kış uykusunda olması gereken bir kirpi. Arıcılar için zararlı olabiliyor. Sanırım yanlış yerde uykuya yattığı için yola atılmış. 


Şubat ayı ortalarında arılarım çok fazla miktarda su taşımaya başladı. Bulunduğum bölgede ne hikmetse bu yıl su kaynakları kurudu, kış yağışlarının olmaması adam akıllı karın yağmaması en büyük neden. Bende arıların su içmesi için bu su tenekesini koydum. Geçen günkü kontrollerimde yoğunluğun çok fazla arttığını ve boğulmaların başladığı görünce yeni suluk yapmaya karar verdim. 


Elimde kıvırmak için malzeme olmadığından bu şekilde oldu. Uyduruk görünebilir ama süper iş görüyor. 


Arılar için çok sayıda konma noktaları ve suya düştüklerinde çıkabilecekleri dal parçaları var. Bana kalırsa başarılı bir uygulama oldu. 


24 Şubat 2014 Pazartesi


İki kanat bir kuyruk.
Arkadaş birde başına buyruk. 

Safranbolu'nun Bartın sınırına yakın bir köyünden almış olduğum arılar 19.05.2013 tarihinde 
Safranbolu-Yazıköy-Hamaççakılı bahçesine  taşındı. Arılar 20.05.2013 tarihinden bu yana köyümün semasında uçup soğuk sularından içerler. Görmeden aldığım bu iki arıyı çok beğendim.Güzel gelişmiş, kata çıkmış, yavru durumu gayet güzel, acemi arıcı başka neden anlar ki. Bu arada sürekli internetten blogları takip ederek daha önce paylaşılmış gönderileri okuyarak ben bu arıcılığı öğrenmeye başladım desem yalan olmaz.
İnternet'te ki blogları ve videolarıyla arıcılığın temel meslek esaslarını öğrendiğim sonrasında da Karniyol arısı ile çalışma fırsatı bulduğum başta Sn Ali TÜRK , Mehmet YÜKSEL , Muhteşem TURUNÇ beylere teşekkür ediyorum. 

Ruşetin içinde arı yok, oğul çıkarsa onu bulup girsin diye koydum ancak  oğul o ruşetin içine girmedi benim nöbette oluğum bir gün kaçtı. 

Yabani hardal ve polene çalışan işçi arı . 
Her arıcının sezon içerisinde bir stratejisi vardır. Benimde 2013 yılı stratejim arı çoğaltmak olduğundan arıları aldığım günden itibaren vakit kaybetmeden suni bölmeler yaparak arılarımı çoğaltmaya başladım. Gebze'den gelen karniyol ana arıları ile bu işleme başladım ve hedef konusunda başarılı oldum.

Sezon içerisinde arıların beslenmesi, bölünmesi, ana arı kaybı, ana arı kabul ettirme, ana arı çiftleşmesi konularında tecrübe edindim. 2014 yılında varova konusunda yeni yöntemlerin arayışı içerisinde olacağım. Toplamda 6 büyük bölme 2 küçük ana arı rezerv bölmesiyle totalde 8 suni bölme gerçekleştirdim.
En son bölünen arı eylül ayı içerisinde hazır ana arı olmadan gerçekleştirildi :) ekim ayında ana arının çiftleşme uçuşuna bizzat şahit oldum saat tam 15:00'da çıkan ana 15:45'de kovana girdi ve çiftleşme emaresi gözlendi. Ancak mevsim dolayısıyla sperm alamadığından arı döllenemedi ve kovan yalancıladı. Bende koloni birleştirmesine gittim arıları 200 mt öteye silkeleyip yerine diğer rezerv koloniyi koydum ancak arılar canavar çıktı ve hiç bir yabancı arıyı içeriye almadılar. İlk sönen kolonim bu oldu :( ( Ekim ayı ortası) 
Burada arı evi ve arı evinin penceresine yerleştirilmiş diğer ana arı rezerv kovanım, yaz içerisinde ki performansı çok iyiydi. Arısının az olmasından dolayı kışın üşümemesi için kovanın arkasını kulübenin içerisinde bıraktım. Ancak 09.01.2014 tarihinde verdiğim şerbetten sonra söndü :( O gün yaptığım kontrollerde büyük bölmelerde birininde söndüğünü gördüm. Ölmüş arıların içerisinde ana arıları buldum. İki kovanda son ana kadar gayet güzel dayandılar ancak sönmeleri biraz trajik oldu. Nedenleri tam anlamıyla bulamadım. Buraya bir dip not eklemek isterim aralık ayında kar yağdığında kuşlara yem bırakmıştım yem yemeğe gelen kuşlardan bazıları sönen büyük kovanın uçuş tahtasını gagalamışlar, sanırım bu yüzden rahatsız olan arılar havanında soğuk olmasından dolayı toparlanamadılar. Aksi halde besin noksanlığı vs. gözlenmedi varova hasarıda yoktu aşırı.


Eşek arılarıyla yaz aylarınca mücadelem uzun zaman sürdü.


Artık kış gelmekte. Arılar yaz yorgunluğunda.


Bunlar karniyol işte. Alaman arısı imiş. :D 


Karabük kent ormanında tasasız dolaşan İran tavukları..


Karabük panoramik fotoğraf.

Aralık ayında ayında yağan kar.


Gece yoğun bir kar yağışı oldu tabi sabah hemen arıların yanına gittim devrilen akan kokan var mı diye. Burası Yazıköy vadisi arılarım 500 mt ileride. 


Ağaçların olduğu yerde küçük bir pınar akıyor. Ulucak deresi denilen bu yerde yılın yalnız bir kaç ayı su bulunur. Arılığımın en yakın su kaynağı burası şimdilik. 

Çok şükür arılarda herhangi bir sıkıntı yok. Ancak yerde çok fazla arı ölüsü var, tabi ki güneş arıyı mevsimin bu halinde de yanılttı. 


Ana arı rezerv kolonisi kara kıştan fevkalade korunuyordu. Sönmeseydi süper olurdu ben onu 2014'te üç kez bölerdim o arıyı çok sağlamdı ana arısı. 

Köyümün arılıktan görünüşü..

Hemen arıların üzerindeki karları temizledim battaniyelerini örttüm. Acemilikten işte bir daha ki seneye bu kadar geç kalmam. Bu resimde ki koloninin son resmi :( Kar'ın yerde olduğu vakitlerde söndü koca koloni kuşlar yüzünden. 


Arı battaniyesi kovana yanlardan temas etmiyor en az 5 cm aralık var. Peki ne işe yarıyor derseniz kar sularıyla veya yağmur serpintileriyle ıslanıp kovanın deforme olmasını engelliyor , ıslanan yüzeyler rüzgarın etkisiyle dahada soğur ve arı olduğu gibi soğuktan janta düşer. Bu uygulama bana göre oldukça başarılı oldu malzeme olarak fıstık çuvalı kullanıldı.Bu malzeme ketenden yapılmakta suyu emerek hacim kazanmamakta ve emdiği suyu kuru noktaya iletmemekte. Bundan dolayı rutin anlamda arıcılığımda kullanacağım. Aynı zamanda kovan örtü çuvalının üzerine de fıstık çuvalı örttüm böylelikle ısınarak yükselen havanında hemen soğumasını geciktirmiş oldum. Nem kovanlarımda daha hiç oluşmadı çünkü fıstık çuvalı dış ortamın ısısını iletmediğinden yüzeyde ısı farkı oluşmuyor. 


Aralık ayında kuşlara verdiğim yemler.. Bu yemler kovanlara en az 30 mt uzaklıkta olmalı ben 1 kovanımı kuşlar yüzünden kaybettim. Muhtemelen alakarga..


Safranbolu kar altında bir başka güzel.


Ufukta Bartın'a kar yağıyor. 


İş yerim olan Bolu-Gerede devlet hastanesinde buzlar bir metreyi buldu. 


Gerede geceleri doğudaki bir çok il kadar soğuk oluyor. Buralarda kışlayan arılara Allah ecir sabır versin. 


Safran tarlası tamamen karla örtülmüş. Biraz dikkatli bakılırsa safranın çizgileri fark edilebilir. 


2013 yılını bu şekilde kapatmış olduk. Yeni yıl tüm arıcı dostlarıma bereketli geçmesi dileğimle. 

23 Şubat 2014 Pazar


26.10.2013 tarihli bu fotoğrafta iki kıymetlimiz var. Safran bitkisinin açmasını fırsat bilen arılar bu ölü mevsimde çiçek bulmanın verdiği coşkuyla safran bahçesini kovana çevirdiler. Safran çiçeğinden polen ve nektar alan arılar bu çiçeği o kadar çok seviyorlar ki akşamları kovana dönme fırsatı bulamayıp gecenin ayazında telef oluyorlar. Blogumu yeni açtığımdan safran konusunu  da geriye dönük olarak anlatacağım. Safrana ve arıya gönül vermiş bir insan olarak diğer insanlarında bu iki kıymetliyi tanımalarını sağlamak beni ziyadesiyle mutlu edecektir. 


Safran Çiçeği ( Crocus Sativus ) 1000 yıldır Karabük ilinin Safranbolu ilçesinde yetiştiriciliği yapılan. Baharat,parfümeri,boya ve gastronomide sıklıkla kullanılan dünyanın en kıymetli baharat bitkisidir. Soğanlı bir yapıya sahip olan safran her yıl ekim ayının 15 ile kasım ayının 15'i arasında çiçeklenir. Safran baharatı olarak nitelendirilen kısmı ise çiçeğin ortasında bulunan kırmızı ( stigma ) uzantılardır. Mesele safranı yetiştirmek değil :) bu tepecikleri ayırabilmek. Oldukça insanı yoran ve zaman olarak sonu olmayan bir işlem :D 
Resimde de görüldüğü gibi safran çiçeklenme döneminde yaprakları çıkmadığı halde çiçeklenmeye başlar. Bu dönem yapraklarının 15 cm kadar olduğu zamana kadar yani 20 gün sürmekte. 
Fotoğrafta aşağı sarkmış halde görünen kırmızı tepeciklerin kg fiyatı 15000 Euro üretiminin  zorluğu ve üreticilerinin de azlığı nedeniyle altın bitki safran :) 

Safran çiçek hasatı yapılmış bir bitki. Tek bir soğanın bölünerek dört ayrı bitki haline geldiğini görüyoruz. 


Safran tarlasında çiçeklenmenin başladığı ilk günler. Kılavuz çiçekler açmış yakın zamanda beni toplamakla baş edemeyeceksin der gibiler. Hadi topladın diyelim gecenin birine kadar ayıklayamayacaksın. 
Çok nadir görülen bir durum safran bitkisi yapısı itibariyle mor renk taç yapraklara sahiptir ancak fotoğrafta bembeyaz renkli bir safran açtı. Hemen işaretlendi bir daha ki hasatta da beyaz açarsa ayrılıp farklı bir genotip olarak yetiştirilecek.
Bu çiçeğin kırmızı uzantıları diğer çiçeklere göre daha uzun yaklaşık 4,5 cm. Aslında 3,5 cm kadar olması gerekirdi. Farklı bir ekotip elde etmiş olabilirim. Bakalım unutulmazsa üretim çalışmalarına başlarız. 
Bazı arkadaşlar telefonda safran tohumu almak istediğini söylüyor bunu da buradan açıklayalım safran tohum oluşturamaz yalnızca soğanları olur ve soğanlarından ürer. Bu bitkiyi tanıyalım tanıtalım. 
Doğada ki her bitki gelecek senelerde de devamlılığını sağlamak için tohum oluşturur. Ancak safran 3n kromozom taşıdığından normal döllenme gerçekleşemez bundan dolayı safranda çoğalma soğanlarının      (sarımsak gibi ) tek bitkiden bir kaç yavru soğancık oluşturmasıyla üremesi gerçekleşir. İnsana bağlı bir üreme gerçekleşmiş olur yani dönem dönem topraktan sökerek başka yerlere safran dikilmesi gerekir aksi halde ilk dikildiği yerde çoğalır çoğalır tek soğan yıllar içinde onlarca soğan olur alan genişletmesi yapılmaz ise hepsi çürür gider. Yani bu yönden insana tam bağımlı durumda bu dünyada varlığını sürdürebilmesi bakımından.Bilim adamları safranın tohum üretememesini mutant bir bitki olmasına bağlıyor. Doğada yaşayan safranın öncü bitkisi  crocus cartwrightianus her nedense mutasyona uğruyor ve DNA'sı parçalanarak ortaya safran çıkıyor. Arkadaşlar böyle bir şeyin olması mümkün değil, mutasyon hiç bir zaman ileriye dönük gerçekleşmez yani mutasyona uğrayan bir canlı var olan özelliklerinden bir şeyler kaybeder artı özellikler kazanamaz. Ancak şunu söyleyebilirim öncü safran bitkisine aşırı yapay seleksiyon uygulanmış insanlar en uzun kırmızı tepecikli bitkileri seçmiş bu olay binlerce yıl devam ediyor ve sonuç bu kıymetli bitki günümüzde ki halini alıyor. 
Peki bu kırmızı tepeciklerin içerisinde bitkiyi bu kadar değerli kılan ne var dersek onuda açıklayalım. Safranın içerisinde bir ton madde bulunmakta aynen bal gibi ancak bu maddelerin en önde gelenleri crocin,picrocrocin,safranal ve uçucu bir ton yağ. Safran kokusunu içerisindeki bu kadar çeşitli aromatik yapılı maddelere borçlu.Bu maddeler doğada yalnızca safranda yan yana gelmiş. Ve kokusu tarif edilemez. Çünkü dünyada eşi yok. 
Ayçiçeği gibi güneşi takip ediyorlar. Arılar ve safran arasında inanılmaz bir savaş veriyoruz. Çünkü ya safrana arı çalışacak yada biz. O yüzden sabahın serin saatlerinde safranı tamamını toplamalıyız aksi halde arılar safranın nektarını emerek ürünümüzün kalitesinin düşmesine neden olmakta.

Bombus resmen sömürüyor. Ama olsun her canlı hakkını alsın. Bizde hakkını almayan kalmasın.


Safran sıralı şekilde dikildi.Çiçeklenme yeni başladığından sıralar tam anlamıyla çıkmadı.


Vay arkadaş resmen yemiş..


Çiçek ambara girmezmiş. Ahanda girdi :D 


Şimdi işin toplamasından ziyade daha zor kısmı başlıyor bu çiçeklerin her birinin içinde bulunan üç adet kırmızı tepecikler ayrılacak ve kurutulacak..


Temiz bir gazetenin üzerine ayırıyorum. Açık kırmızı renkli olanlar yaş tepecikler. Kiremit kırmızısı olanlar ise daha önce ayıkladığım ve kurumuş olanlar. 

Safranın kuruması ortalama 48 saat sürüyor. Kuruma işleminden sonra paketlenmeye hazır hale gelmiş oluyor. 

Bir kez ayıklamayla bu iş bitmiyor 20 gün süren yoğun bir iş. Yarisi gün safran tarlasına gittiğimde babaannem toplamış bile. Ama hepsi bitmemiş tabi. 

Sonunda toplama işlemi bitti.

Dedem ve babaannem..


Zamanla safranın çizgileri ortaya çıkmaya başladı.


Artık çiçeklenmenin son evresi. 
Çiçeklenme bitti. Artık safranlar mayısın 10'u gibi dış aksamları kuruyup yaz uykusuna geçecekler ve bir daha ki mevsimine kadar toprağın altında uyuyacaklar. Fotoğraf 18.11.2013 tarihli. 

2 yıl öncesinin fotoğrafı, safran soğanlarını da görmenizi istedim. Safran konusunu bir bütün olarak işlemiş olalım. Aklımızda soru işareti kalmasın. Şekil itibariyle biraz farklı. 5 yıl önce dikmiş olduğum soğanlar epeyi bir çoğaldılar, alanlarını genişletmek amacıyla 2 yıl önce safran soğanlarını söktüm ve yeni tarlaya diktim. Çiçeklerini gördüğünüz tarlaya 2012 yılında dikildi, 2015 yılında yani seneye sökeceğiz ve yeni tarlaya soğanları dikeceğiz. Safran 3 yıllık periyotlar halinde sökülür yani bu yıl diktiğimiz soğanları üç yıl sonra çıkartırız. Daha fazla süre kalırsa sağanlar çürümeye başlar. Yeni diktiğimiz yerde de üç yıl kalır.Soğanlar diğer bitkilere göre oldukça derin dikilir, yaklaşık 15 cm kadar, üzerine 3 kürek yanmış ahır gübresi atılır. Maalesef dikimin fotoları elimde yok önümüzdeki sene eklerim. Normalde bir bitkinin 3 kürek gübrede yanması lazım aksine safranda yanma olmaz daha fazla verim elde edilir. Çizgi halinde toprak açılır safran soğanları birbirlerine değmeyecek şekilde yerleştirilir ve toprağa gömülür. Safran çimlenme tarihi gelmeden çimlenme sağlanamaz ağaçlarda soğuklanma ihtiyacının olduğu gibi safranda da yaz uyku ihtiyacı var. Safran yaşadığı süre içerisinde çok az su ihtiyacı gösterir bu yüzden sulama ihtiyacı ülkemiz koşullarında yoktur. E ben sulayayım daha fazla ürün elde edeyim diye de bir şey yoktur, su konusunda safran oldukça hassas.

Bu Fotoğrafta eklediğim soğanlar şekil itibariyle biraz farklı ancak bunlarda safran soğanları. Bazı denemeler yaptığımdan farklı görünüyorlar. Yaptığım çalışmaları ileride paylaşırım. 
Dev safran soğanı bunlar nadir görünen durumlar aynen beyaz safran gibi. İki kardeş dev safran soğanı önceden tek soğanken bölünmüş ve iki dev soğan haline gelmiş nereden anlıyoruz derseniz aynı kök tablasını kullanıyorlar. Fotoğrafın yanındaki soğan ise standart safran soğanı kalibresinde.